METABOLIZMA DIYETI
METABOLIZMA DIYETI
PROF DR METIN OZATA
METABOLİZMA DİYETİ Metabolizma hızı kişiden kişiye değişir. Bazı kişilerde yüksek bazı kişilerde yavaş olabilir. Bu durum genetik olarak saptanır. Metabolizma diyeti metabolizma durumunuza göre yapılır. Metabolizma bozukluğu yapan durumların bir endokrin uzmanı tarafından saptanması gerekir. metabolizmayı bozan en önemli hormon hastalıkları insülin direnci, Hashimoto hastalığına bağlı tiroid yetmezliği, polikistik over, prolaktin yüksekliği, kortizol hormon direnci gibi hastalıklardır. Metabolizma diyeti bir anlamda insülin direnci diyeti yapmaktır. İnsülin direnci sadece insülin direnci diyetiyle başarışlı da olamayabilir. Stres, uykusuzluk, depresyon varsa açıkma ataklarıyla başetmek zorlaşır. Uygun ilaç ve insülin direnci-metabolizma diyetine rağmen kilo veremiyorsanız psikolojik nedenleri ve hareket azlığını da sorgulamak gerekir.
[FONT="]Hızlı kilo alıyor, zayıflayamıyor, halsiz, yorgun, bitkin bir haldeyseniz ve sık sık depresyona giriyorsanız kan şekerinizde bozukluk vardır. Bunun en önemli nedeni insülin direncidir. Gizli şeker, kan şekeri düşüklüğü, diyabet, polikistik over, karaciğer yağlanması, göbeklenme, depresyon, panik atak, hipertansiyon gibi hastalıklar insülin direnci nedeniyle ortaya çıkabilmektedir. Her iki üç kişiden birisinde insülin direnci, kan şekerinde düşme, gizli şeker , diyabet ve onunla ilgili sıkıntılar vardır. İnsülin direnci diyeti ömür boyu devam ettirilebilen bir beslenme şeklidir. Bu diyetle beslenmek size kilo verdirdiği gibi, hipoglisemi, şeker hastalığı, hipertansiyon, kalp hastalığı, kanser, makula dejenerasyonu ve felçten korur. [/font]
İnsülin bir hormondur ve midenin altında bulunan pankreas bezindeki beta hücrelerinden salgılanır. Pankreas bezinden insülin salgılanması kan şekeri seviyesine göre ayarlanır. Kanda şeker artınca ilk 1-2 dakika içinde pankreasdan insülin salgısı hızlı olur ve buna ‘’ilk faz insülin salgısı’’ denir. Bu salgı 3-7 dakika sürer. Daha sonra ikinci faz denen salgı oluşur ki, bu yavaş bir salgılanmadır ve devamlıdır. Pankreasdan insülin salgılanmasının nedeni yemek yiyince kanda artan kan şekerini düşürmek yani normale getirmek içindir. Vücudumuz kendisi için gerekli olan enerjiyi yediğimiz gıdalardan elde eder. Yemek yedikten sonra gıdalar bağırsaklarda parçalanır ve ufak şeker parçalarına dönüşür ve bağırsaktan emilerek kan akımı yoluyla vücudumuza dağılır. Enerji sağlanması için kan şekerinin, kas, karaciğer, yağ ve beyin gibi dokular başta olmak üzere hepsine girmesi gerekir. Kandaki şekerin hücrelere girmesi pankreas bezinden salgılanan insülin hormonu sayesinde olur. Kısacası İnsülin hormonu kan şekerini düzenleyen bir hormondur. insülin hücrelerin ihtiyacından fazla olan kan şekerini ise yağ olarak depolayan bir hormondur. Bu nedenle insülini yüksek olan kişilerde yağlanma –kilo alımı başlar. İnsülin Hormonu bu görevini şu şekilde yapar: 1. Karaciğerden glukoz (kan şekeri) yapımını azaltır 2. Kas ve yağ dokusu tarafından kan şekeri alınmasını artırır 3. Kan şekerinin karaciğerde glikojen olarak depolanmasını artırır 4. Yağ dokusundan yağ asitlerinin çözülmesini önlemek 5. Keton oluşumunu önler 6. Protein metabolizmasını ayarlar 7. Kanda sodyum ve potasyumu etkiler
İnsülin hormonu ayrıca gebelikte rahimdeki bebeğin büyümesini etkilediği gibi çocukluk döneminde büyüme ve gelişmeyi de etkiler. İnsülin hormonunun etkileri glukagon, adrenalin, büyüme hormonu ve kortizol hormonları tarafından dengelenir.
Kan şekerinin ayarlanmasında insülin çok önemli olmasına rağmen diğer hormonların da kısmi etkileri vardır.
İnsanların bir kısmı tok olduğu halde, yemeye devam ettiği gibi, huzursuz olduğunda, stresli olduğunda veya üzgün olduğunda da yemek yer. Ancak şeker yükü fazla olan ve kan şekerini ve insülin hormonunu kanda hızla yükselten beyaz ekmek, beyaz pirinç pilavı, kurabiye gibi gıdalar, yendikten kısa bir süre sonra tekrar acıkmaya neden olmaktadır. Bu gıdalar yendikten sonra kanda yükselen insülin hormonu kan şekerini daha fazla düşürerek açlık hissi duymamıza neden olmaktadır. Karbonhidrat, yağ ve protein gibi gıdalar arasında, en fazla tokluk hissi veren proteinlerdir. İştahın veya tat almanın oluşmasında genlerimizin rolü de büyüktür. Bazı bilim adamları ise insanların her gün aynı hacimde gıda aldığını, bu nedenle gıda hacminin posalı gıdalar, meyve ve sebzelerden oluşmasının kilo kaybında önemli olduğunu ileri sürmektedirler. Açlık durumunda hormonlarımızda da bazı değişiklikler olmaktadır. Açlık durumunda kandaki şeker düşünce böbrek üstü bezinden adrenalin hormonu salgılanır. Arkasından pankreas bezinden glukagon isimli hormon salgılanır. Bu hormonlar yani adrenalin ve glukagon karaciğer ve kaslarda depolanmış olan şekerin kana karışmasını sağlarlar ve kan şekeri daha fazla düşmez. Ancak glikojen dediğimiz bu glikoz depoları biterse kan şekeri düşmeye başlar. Düşen şeker bu depo şekerden karşılandığı gibi proteinlerin şekere dönüştürülmesi ile de dengelenmeye çalışılır. Ancak vücudumuzdaki yağlardan şekere dönüşüm olmaz. Burası çok ilginçtir. Kandaki şeker fazla olunca yağ halinde depolandığı halde, yağlar şeker haline dönüşemez. Bu nedenle şeker azlığının olduğu uzun açlıklarda bu defa yağ asitleri yanmaya başlar. Bu arada kandaki insülin ve leptin hormonu da azalır. Bu yağ asitleri yanınca vücudumuzda keton denen başka yağ asitleri oluşur ve beynin çalışması için bunlar kullanılmaya başlar. Vücutta artan ketonlar da açlık hissini artırır.
|